Elfriede Jelinek - Piyanist

Elfriede Jelinek - Piyanist

7.20  
notos5
121517-29307
Zəng et
Məhsula baxış sayı:  1440

Təsvir

Elfriede Jelinek - Piyanist

Piyano öğretmeni Erika Kohut, annesiyle birlikte yaşadığı eve kasırga gibi daldı. Erika bazen olağanüstü hızlı hareket ettiği için annesi kızına "kasırgam" derdi. O günkü niyeti annesine görünmemek olan Erika, otuzlu yaşlarının sonlarını süren bir kadındı. Annesi ise neredeyse onun büyükannesi olacak yaştaydı. Erika, zorlu yılların ardından dünyaya gelmiş, babası ise sırasını hemen Erika'ya devrederek sahneden çekilmişti. Anlayacağınız, Erika gelmiş, babası gitmişti. O günkü hızlı hareketinin nedeniyse zorunluluktu; sonbahar yaprakları gibi hızla kapıdan içeri girmişti ve görünmeden odasına ulaşmanın derdindeydi. Oysa anne tüm heybetiyle, Erika'nın yoluna dikilmişti bile; devletin ve ailenin oybirliğiyle, hem engizisyon-cu hem de idam mangası sıfatıyla kızını sorgulayacak ve infaz edecekti. Erika'nın evin yolunu neden bu kadar geç bulduğunu öğrenmek istiyordu. Son öğrencinin, Erika'nın aşağılamalarını sırtlayarak süklüm püklüm evine gitmesinden beri neredeyse üç saat geçmişti. Nerede olduğunu öğrenemeyeceğimi sanıyorsun herhalde, Erika. Yalan söylediği için sözüne inanılmayan bir çocuk bile hesap vermelidir anneye, hem de kendiliğinden. Bak, anne bekliyor seni: Bir, iki, üç, Erika.
Anne içinden daha iki demişti ki, kız gerçekle hiç ilgisi olmayan bir cevap verdi. Tam bu sırada, içi notalarla dolu evrak çantasını büyük bir hızla kızının elinden çekip alan anne, aklındaki bütün soruların acı cevabını orada buldu. Beethoven'in dört sonatı, çantanın daracık içini, yeni satın alındığı hemen fark edilen bir elbiseyle küskün küskün paylaşıyordu. Bunu gördüğünde öfkeden deliye dönen anne, elbiseyi kaptığı gibi paramparça etti. Daha kısa bir süre önce mağazadaki askısında kışkırtıcı bir güzellikle, rengârenk ve yumuşacık salınıp duran elbise, annenin gazabına uğradıktan sonra pörsümüş bir çaput parçası gibi yere serilmiş, kadının keskin bakışlarının altında delik deşik uzanıyordu. Elbiseye sayılan para, o zamansız harcanmış para, yapı-tasarruf sandıklarından birine yatırılmalıydı oysa! Bu giysi, eğer çamaşır sandığına kadar gitmeye üşe-nilmiyorsa elbette, bir yatak çarşafı yığınının arkasından ucu görünen banka hesap cüzdanına işlenmiş bir miktar olarak her zaman gözüne batabilirdi. Hesap cüzdanı o gün ufak bir gezintiye çıkmış ve bir miktar hafiflemişti; bir miktar ve işte sonuç: Güzelim paranın nereye gittiğini bilmek isteyenlere Erika, her defasında bu elbiseyi giyerek karşılık verirdi artık. Anne avazı çıktığı kadar bağırıyordu: Paranı nasıl böyle boşa harcayabildin, şimdi evin taksidini nasıl ödeyeceksin! Yeni bir evimiz olmalı, ama sen bekleyemedin, elinde tuttuğun ise bir süre sonra modası geçecek bir çaput parçası, hepsi bu! Anne, her şeyi daha sonra istiyor. Şimdi istediği, hemen istediği hiçbir şey yok. Ama kızı dahil değil buna, onu hep istiyor çünkü, her zaman istiyor, diyelim, anne bir kalp krizi geçirdiğinde kendisine nasıl ulaşılacağını bilmek istiyor. Daha sonra keyfini süre-bilmek için bugün biriktirmekten yana o. Fakat Erika'nın şu yaptığına bakın; tutup kendine bir elbise almış, neredeyse balık ekmeğin üzerindeki mayonez tutamı kadar geçici bir elbise. Bu elbisenin modası gelecek yıl bile değil, bir sonraki ay geçmiş olacak. Oysa para her zaman moda. Para, anne kızın birlikte yaşayacağı büyük bir ev alabilmek için biriktiriliyor. Şimdi oturdukları ev çok eski - yapılabilecek en iyi şey bunu kaldırıp atmak.

Yeni evlerinde yepyeni bir yapı sistemi uygulanacak, öyle ki gömme dolapları ve bölmeleri kendileri seçebilecekler, her şey kişisel isteklerine göre gerçekleştirilecek. Parayı verenin düdüğü ötecek yani. Çok küçük bir emekli aylığı alan anne, Erika'nın bu ev için ne kadar katkıda bulunması gerektiğini hesaplıyor. Geleceğin yöntemiyle inşa edilmiş bu yepyeni evde herkesin kendi imparatorluğu olacak; Erika bir tarafta, annesi başka bir tarafta, ikisinin de imparatorlukları birbirinden tamamen ayrılacak. Bir de ortak bir mekân, bir araya gelebilecekleri bir salon olmalı. Canları isterse elbette. Fakat anne kız, doğal olarak her zaman birlikte olmayı istiyor, birbirlerine aitler çünkü. Gerçi yavaş yavaş çürüyüp giden bu domuz ahırında bile, Erika'nın, içinde istediği gibi hareket edebileceği bir imparatorluğu var.'Ne var ki bu imparatorluk çok iğreti, zira oraya giriş anneye her zaman serbest. Erika'nın odasının kilidi yok; zaten çocukların sırları olmaz.
Erika'nın yaşama alanı, aklına ne gelirse yapabileceği kendi küçücük odasından ibaret. Dilediği şeyleri yapmasına engel olabilecek hiç kimse yok, oda tamamen onun. Annenin imparatorluğunun sınırlarıysa evin geri kalan bölümünü içine alıyor, çünkü evin kadını o, evin bütün işleriyle o ilgileniyor, bu durumun keyfini süren ise Erika. Elini sıcak sudan soğuk suya sokmaz hiç; anne, piyanist kızının ellerinin temizlik malzemelerinin gadrine uğramasını istemiyor çünkü. Bazen anne, çok seyrek yaşadığı soluklanma zamanlarında karmaşık bir doğaya sahip olan mülkünü, yani kızını düşünerek kaygılanıyor. Zira kimin nerede olduğunu her zaman bilmek mümkün mü? Annenin şu ele avuca sığmaz serveti kim bilir nerede yine? Kim bilir hangi mekânlarda dolaşıyor, tek başına mı, yoksa yanında biri mi var? Cıva gibi bir türlü yerinde duramayan Erika, bu kaygan yapılı kız belki de şu an bir yerlerde hızlı virajlar çizerek dolaşıyor, belki de bin bir türlü saçmalık peşinde.

Xüsusiyyətlər

Kitab

Dil:
Türkcə
Janr:
  • Roman
Müəllif:
  • Elfriede Jelinek

Kateqoriyaları

Rəylər

Rəy yoxdur